"Temel kahvenin bir köşesinde kendi kendine söyleniyor. Arada bir gülüyor. Arada bir de, hatırladığı birşeyi boşvermek istermiş gibi elini yukarıya doğru kaldırıp indiriyormuş. Arkadaşları merak etmişler: "Yahu Temel sen sabahtan beri konuşarak gülüyorsun. Niye?..." Temel: "Kendi kendime fıkra anlatıyorum." "Peki arasıra elini yukarı kaldırıp indiriyorsun..." Temel: "Yahu bildiğim fıkra aklıma gelirse onu geçiyorum." Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye sıçra diyor, pire sıçrıyor, zıpla diyor pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor, zıplıyor. Rapor 1: Pire kanatları koparılmış olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor, hareket yok. Bir daha zipla diyor, yine hareket yok ve adam yazıyor. Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca, kulakları duymuyor. Temel Dursun'a soruyor: "Ula Dursun, sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun? Dursun: "Vallaa 100 tane yerim." Temel: "Olur mu ulan ilk hamsiyi yediğinde oruç bozulur, diğer 99 sayılmaz. Neyse Dursun bunu kafaya takıyor. O da yine yolda gördüğü İdris'e soruyor: "Ula İdris sen oruçlu olarak kaç hamsi yersun?" İdris: "Valla 50 tane falan." Dursun: "Ula 100 tane deseydun sana birşey anlatacaktum." Naziler Üç İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor: "Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi? İlk önce Fransız yanıt verdi: "Benim atalarım hep giyotinle öldüler, ben de giyotinle." Onu almışlar, kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar. Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk. Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu. İngiliz: "Arkadaslar, asılarak ölmek çok kötü beni de giyotinle öldürün. İngiliz uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı şekil cereyan ediyor. Sonuçta İngiliz de kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık: "Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin." Temel kitapçıya girmiş. Bilgiç bilgiç: "Bana bir roman lazım." Kitapçı tezgahtarı sormuş: "Efendim ağır mı olsun hafif mi?" Temel: "Farketmez canım. Nasıl olsa arabam dışarıda." Dursun Amerika'ya gidiyor. 5-6 ay sonra arkadaşı Temel'i arıyor: "Ula Temel haçan çabuk buraya gel." Temel: "Niye la Dursun?" Dursun: "Ha burada cabuk zengin olayısun. Temel: "Ne iş yapacağum?" Dursun: "Ula sırf yere düşen paralar" topla yeter. Başka iş yapma." Neyse Temel Amerika'ya gidiyor. Uçaktan iniyor. Taksi garajına giderken bakıyor yerde 100$. Temel kendi kendine: "Ula ilk günden mi işe başlayacağuz" diyor ve yerdeki parayı almadan yoluna devam ediyor. Rus gizli haber alma örgütü KGB Ruslar hakkında çok gizli sırları ele geçiren üç ajanı; Amerikalı, İngiliz ve laz ajanları yakalamıştı. Bu ajanlar, bilgiyi güvenlik açısından üçe bölmüş ve herbirinin diğer iki sırdan haberi yokmuşcasına herşeyi ayarlamışlardı. Neyse KGB bunları konuşturmak için işkencelere başladı. Amerikalı kendisine ait bilgiyi 17. gün ağzından kaçırdı. Sıra İngilize gelmişti O da 9. gün çözüldü. Laz'ı da konuşturabilirlerse herşey tamamlanacak. Ama Laz bir türlü konuşmuyor. Artık 36. gün işkenceden getirip hücresine kapatıyorlar. Laz kafasını duvara vurarak: "Hatırla eşşoğlueşşek hatırla.." Karadenizliler doğuda Ruslarla sıcak savaştalar. Herbiri belinden el bombalarını çekip Rus askerlerinin olduğu tarafa atıyorlarmış. Ruslar da bombaların pimini çekip tekrar bu tarafa atıyorlarmış.
Temel'e rüyasında, Allah: Yürü ya kulum? demiş. Temel arabasını satmış.
|
|