Adam kıyıda yürürken bir lamba bulur ve ovar. Lambadan çıkan cin: Dile benden ne dilersen der. Adam bir süre düşünür ve: Hep Kıbrıs'a gitmek istemişimdir ama, hem hava hem de deniz taşıtlarından korkarım. Bana buradan Kıbrıs'a kadar bir köprü yap da oraya gidebileyim, yanıtını verir. Cin gülümseyerek bu köprünün çok pahalıya mal olacağını, köprünün bacaklarının çok derinlere oturmasının sakıncalı ve zor olduğunu, yapımına dünyanın beton ve çeliğinin gideceğini söyler ve adamdan başka bir dilekte bulunmasını ister. Adam bunun üzerine cinden ona 'kadınları anlama yeteneği' vermesini ister. Cin düşünür ve yanıt verir: -Şu senin köprü, tek şeritli mi olsun, çift şeritli mi?
Patron (adam) ve sekreteri (kadın) şehir dışına yemeğe gitmek için arabayla yola çıkarlar. Fakat araba yolda problem yaratır. İnip bakarlar tamir olacak gibi değil. Burda kaldık diye söylenirler. İlerde bir küçük ev görürler. Giderler ve kapısının açık olduğunu görürler. Araladıkları kapıdan baktıklarında şanslarına bir de yatak olduğuna sevinirler. Adam,"sen yatağa yatabilirsin, ben de uyku tulumuyla şuraya kıvrılırım" der. Yatarlar. Biraz sonra sekreter "ben üşüyorum" der. Adam uyku tulumunun fermuarını açar, kalkar ve bir battaniye alıp kadının üzerine örter. Tekrar gider uyku tulumunun içine girer. Fakat çok geçmez. Kadın biraz da arzulu bir sesle "ama ben hala üşüyorum der". Adam yine kalkar ve bir battaniye daha alıp kadının üzerini örter. Döner, uyku tulumuna girip uyumaya çalışır. Yine biraz sonra kadın arzulu bir sesle "ama ben ısınamadım" der. Adam tekrar kalkar. Bir battaniye daha alır ve kadını örter. Dönüp tekrar uyku tulumunun içine girer. Biraz sonra kadın daha arzulu bir sesle "ama ben üşüyorum ve bir türlü ısınamıyorum" der. Adam "en iyisi biz seninle bu akşam evliymişik gibi davranalım, ne dersin?" diye sorar. Kadının hoşuna gider ve sevinçle "olur" der. Adam oldukça yükses tonda bağırır: "kalk ve şu lanet battaniyeyi alıp üzerini ört" der.
Rizesporla Sinop maç yapıyorlarmış. O
esnada stadın yanından bir tren geçiyormuş. Sinoplular trenin düdüğünü
hakemin bitiş düdüğü zannetmisler. Ve sahayı terketmişler. Kalan 85
dakikada Rizespor da gol atamayınca maç 0-0 berabere bitmiş. Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadeniz'de mezarlığa düşmüş... Lazlar 80 ceset çıkarmışlar ve ölü sayısının artmasından korkuyorlarmış. Temel Avustralya'ya devekusu avlamaya seyahata çıkıyor. Orada malzemelerini hazırlayıp maceraya atılıyor. Bir viraji dönünce bakıyor 10,15 tane devekuşu, hemen arabayı durduruyor, silahını doğrultuyor. Devekuşları, silahı görünce ürkerek, kafalarını kuma gömüyorlar. Yani kendi akıllarınca saklanıyorlar. Temel etrafa bakıyor ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor: "Ulan nereye gitti bu hayvanlar?" Lazlar yeni bir paraşüt icad etmisler: Yere çarpınca açılıyormuş.... Karadenizlilere niçin perşembe günü fıkra anlatılmaz? Cevap: Cuma namazında gülmesinler diye... Temelle Dursun, ormanda uyuruyorlar, bir ara Temel Dursun'a sesleniyor: "Dursun ormanın güzelligine bak. Dursun: "Ağaçlardan göremiyorum ki."
|
|