Adamın birini kırmızı ışıkta geçtiği için polis durdurmuş, adamdan Temel derede yıkanırken, köyün çocukları hınzırlık yapıp dere kenarında bıraktığı elbiselerini alıp kaçmışlar. Dereden çıkan Temel elbiselerini bulamayınca utancından elleriyle önünü kapayarak eve doğru koşmaya başlamış. Uzaktan çırılçıplak, koşarak geldiğini gören babası seslenmiş: "Ula benim salak uşağım, yüzünü kapasana, oni kim tanıyacak!!!"
Amerika'da koyu dindar dört kadın, bir yandan kahve içiyorlar, bir yandan sohbet ediyorlardı. Birinci kadın, oğlundan söz açtı; "benim oğlum rahiptir" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören herkes kendisine 'peder' der." İkinci kadın da kendi oğlundan söz etti: "Benim oğlum ise papazdır" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören herkes kendisine, 'Aziz Peder' der." Üçüncü kadın da oğluyla övündü: "Benim oğlum ise kardinaldir" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören herkes kendisine 'Yüce Aziz' der." Üç kadın oğullarıyla övünmelerini bitirdikten sonra, dördüncü kadını dinlemeye hazır olduklarını belirtmek için gözlerini ona diktiler, beklemeye başladılar. Fakat dördüncü kadın konuşmuyor, büyük bir keyifle kahvesini yudumluyordu... İlk üç kadın bir ağızdan sordular: "Ya senin oğlun?" dediler. "Sen de söz etsene oğlundan..." Dördüncü kadın, kahvesinden son yudumunu aldıktan sonra ağır ağır konuşarak oğlunu anlatmaya başladı: "Benim oğlum 1.85 boyunda, dalgalı siyah saçlı, ela gözlü, geniş omuzlu, atletik yapılı, son derece şık giyinen ve 29 yaşında olmasına karşın çok zengin bir kişidir" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören tüm kadınlar birbirlerinin kulaklarına eğilirler ve 'AMAN TANRIM' derler". İş adamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi..." Berber çocuğa seslenir: "Ali, buraya gel!". Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, "bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde beşyüzbin, diğer elinde beşmilyon'luk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: "Hangisini istiyorsan alabilirsin?" Çocuk dalgın dalgın bir beşyüzbine bir de beşmilyona bakar ve sonunda beşyüzbinlik banknotu hızlıca çekerek berberin elınden alır. Berber işadamına döner ve gülerek: "Gördün mü? Sana söylemiştim." der. Traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek neden beşmilyonluk değil de, beşyüzbinlik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir: "Hehehe... Eğer beşmilyonluğu alırsam oyun biter!" Ahmet komadadır... Yanında ise karısı... Ahmet'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar: "İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin... İflas ettiğim gün oradaydın... Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığimda seni gördüm... Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın... Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabii...... "Şimdi komadayım yine başucumdasın... Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın..." Kasabayı sel başmış... sular giderek yükselirken, halk panik içinde kaçmaya başlamış. Kilisedeki herkes dağılırken, papaz: "Ben yıllardır Tanrıya kulluk ederim... Hep onun yolunda çalıştım, Tanrı beni kurtarır" demiş, kaçmamış. Sular iyice yükselirken papaz kilisenin bir üst katına çıkmış... bakmış insanlar kayıklarla geçiyorlar... Kayıktakiler: "Hadi peder atla kayığa" demişler. "Yok Tanrı beni kurtarır" demiş. Sular yükselmeye devam etmiş... Papaz kilisenin çatısına çıkmış... geçen ikinci kayıktakiler: "Hadi peder, çok geç olmadan atla" demişler. "Hayıııııır, Tanrı beni kurtaracak biliyorum" demiş. Sular yükselmiş iyice... papaz direğe tırmanmış... bakmış tepesinde bir helikopter... "inat etme peder gel bizimle" demiş insanlar..."olmaz Tanrı beni kurtaracaaaaak" demiş... Sonunda sular yükselmiş ve papaz boğulmuş... çıkmış Tanrının huzuruna... suratından düşen bin parça... "ben sana küstüm Tanrım " demiş... "bunca yıl yolundan ayrılmadım bir kere başım sıkıştı beni kurtarmadın". Tanrı: "Sana iki kayık bir helikopter yolladım ya, daha ne yapayım".
|
|