Ana sayfa - Güzel yazılar  1 2 - 3 - kısa kısa
 
Kısa hikayeler
 

    Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan, aynı hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında, o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve;

   "Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.

    Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu... Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu:

    "Hemen mi öleceğim?.."

    Küçük, doktoru yanlış anlamış, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini sanmıştı.

     

     Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi, kayanın etrafından dolaşıp, saraya girdiler. Pek çoğu, kralı yüksek sesle eleştirdi.

    "Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor."

     Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde, bir kesenin durduğunu gördü. Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...;

   "Bu altınlar, kayayı yoldan çeken kişiye aittir". diyordu kral.

    Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıstı.

   "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.."
 

   

    Bir pastanın, üç otuz paraya satıldığı günlerde, 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:

   "Çikolatalı pasta kaç para?.."

   "50 cent!.."

   Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:

   "Peki dondurma ne kadar.."

   "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla...

   Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine, tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki... Çocuk parasını bir daha saydı ve;

   "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi.

   Kız dondurmayı getirdi. Fişi, tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti.

   Boş dondurma tabağının yanında, çocuğun bıraktığı 15 cent duruyordu...  

  

                                                                 SOKRATES

    Babası çocuğuna bir torba çivi verir ve ona, sabrını her kaybettiğinde, kapağın arkasına bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün çocuk 37 çivi çakar.

    Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az çivi çakmaya başlar. Daha sonra, kendini kontrol etmesinin gidip kapağa çivi çakmaktan daha kolay olduğunun farkına varır. Hiç çivi çakmadığı ilk günün sonunda durumu babasına bildirir. Bu defa baba, oğluna kendini kontrol ettigi her günün sonunda çivi sökmesini söyler. Günler geçer ve en son çivi söküldüğünde çocuk yine babasına haber verir.Babası çocuğu elinden tutar ve kapağın yanına götürür ve şöyle der: "Bak oğlum çok çalıştın, fakat kapağın üzerindeki tüm deliklere bir bak. Hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaklar. Her sabırsızlığında karşındakilerde böyle yaralar oluşur. Ne kadar özür dilersen dile o yara daima orada duracaktır.


    
    Ana sayfa - Güzel yazılar  1 - 2 - 3 - kısa kısa


FREE Software REGISTER YOUR DOMAIN FOR ONLY $9.99/yr Find your dream job
Two Free Airline Tickets FreeArcade.com